Kıbrıs'a barış nasıl geldi?

Muhalif Analiz / Oğuz Büber

Yunan Cuntası ve EOKA-B taraftarları, birlikte hareket ederek 15 Temmuz 1974'te Makarios'a karşı hükümet darbesi yapmışlardır. Darbe sonrasında "Kıbrıs Elen Cumhuriyeti" kurularak bir nevi ‘Enosis’ gerçekleştirilmiştir. 19 Temmuz 1974'te BM Güvenlik Konseyi'nde bir konuşma yapan Makarios, Yunanistan’ın adadakini durumunu anlatmıştır. Konuşmasında, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı ve bütünlüğünün, bariz ve çirkin bir şekilde çiğnendiğini öne sürmüştür. Fakat Yunanistan kanadı; adadaki silahlı saldırıların Kıbrıslı Rumların iç meselesi olduğu şeklinde görüş bildirmiştir.

Bu gelişmelerin ışığında Türk Ordusu, 20 Temmuz 1974'te adaya müdahalede bulunmuştur. Harekat, adadaki Rumlar tarafından da olumlu karşılanmıştır. Öyle ki bazı Rum liderler; Türkler tarafından gerçekleştirilen müdahalenin acımasız bir şekilde devam eden Rum katliamına da engel olduğunu söylemişlerdir.

ecevit.jpg


Türkiye, bölgede düzeni sağlamak maksadıyla 14 Ağustos 1974'te Kıbrıs'a ikinci kez müdahale bulunmuş ve adanın kuzey kesiminin kontrolünü ele geçirmiştir. Ardından da 16 Ağustos’ta ateşkes ilan etmiştir. Böylelikle, Kamaz Yarımadası'nın doğu ucundan batıdaki Yeşilırmak'a kadar uzanan ve bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin sınırlarını oluşturan hattın kuzeyi Türklerin eline geçmiştir. Yapılan müdahalenin amacı, Kıbrıs’ın bağımsızlığını korumak ve bölgede sürekli bir barışın gerçekleşmesini mümkün kılmaktır. Müdahale aynı zamanda Kıbrıs sorunu ve Türk-Yunan ilişkileri açısından da bir dönüm noktası niteliğindedir. Garanti Anlaşması’ndan kaynaklanan meşru hakkını kullanan Türk Hükümeti; yıllarca saldırılara maruz kalmış Kıbrıs Türklerinin acılarını dindirmek ve barış, huzur ortamını sağlayabilmek sebebiyle bu müdahaleyi gerçekleştirmiştir.

Kıbrıs adasının Yunanistan’ın egemenliği altına girmesine mani olunmuştur. Türkiye’yi işgalci olarak tanımlayan zihniyetin tutarlı bir dayanağı bulunmamaktadır. Rum-Yunan ortaklığının Kıbrıs meselesinde takındığı tutumun haklı bir yanı yokken, Türkiye’nin müdahalesi meşru bir gerçekliktir. Bu meşruluk 1960 Garanti Anlaşması’ndan gelmektedir. Yasal olmayan herhangi bir durum bulunmamaktadır.

Türk savaş uçakları tarafından başlatılan ve zırhlı birlikler tarafından desteklenen piyade ve komandoların geliştirdikleri harekat hızla ilerlemiştir. Rumlarla kanlı çarpışmaların yaşandığı anlarda Başbakan Bülent Ecevit, bir basın toplantısı düzenlemiş ve bu basın toplantısında; birinci barış harekatının ve sonrasındaki gelişmelerin değerlendirmesini yapmış, ikinci harekatın ise yapılma sebeplerini açıklamıştır. 14 Ağustos hareketinin nedeni olarak; Türk birliklerinin taarruza geçmesinden saatler sonra Cenevre Konferansı’nda alınan kararların Yunan Hükümeti ve Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından uygulanmaması ve engellenmeye çalışılması olarak göstermiştir. Sonuç olarak, Başbakan Ecevit Cenevre’de yapılan iki görüşmenin sonuçlarını ve anlaşma ilkelerini Rum tarafını kabul etmemesi üzerine, Türk müdahalesinin yapıldığını tüm Dünyaya göstermiştir.

EdW5jdKXkAEW1gi.jpg


Türkiye ve ABD arasındaki ilişkiler Kıbrıs Barış Harekatının ardından, özellikle belirtmek gerekirse 1964 ve ilerleyen senelerde sistemdeki yeniliklerin de etkisini göstermesiyle; Türkiye’deki içi değişikliklere de bağlı şekilde farklılaşmıştır. Türk-Amerikan ilişkilerinde, afyon ekiminin yasaklanması önemli bir problem olarak yer almıştır. Yunan kamuoyu, hem ABD’nin albaylar cuntasının ardında yer aldığını inanmış hem de Kıbrıs’taki gerilemelerden ABD’yi sorumlu tutmuştur. Kıbrıs’a gerçekleşen ikinci harekatın ardından Karamanlis, NATO’nun askeri kanadından çekilmiştir. Bu süreçte ABD yönetimi Türkiye’yi önemsese de Yunanistan’ı kaybetme tehlikesini göze alamayarak Türkiye karşıtı girişimlere zorlanmıştır.

1975 yılının Şubat ayında, ABD Kongresi Türkiye’ye silah ambargosu uygulamaya karar verdi. Bu yaptırıma Türkiye; 1969 Savunma İş Birliği Anlaşması’nı yürürlükten kaldırarak ve 1975 Temmuz ayında Türkiye’deki Amerikan üslerine el koyarak karşılık vermiştir. İncirlik üssüne ise sadece NATO amaçlı kullanımlarda sınırlı izin verilmiştir.

kibris-baris-harekati.jpg


1974 Kıbrıs Barış Harekatının gerçekleştiği uluslararası ortamda NATO ittifakı açısından büyük zararlar doğurabilecek Türkiye-Yunanistan çatışması meydana gelmedi. Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına yönelik çabalarda NATO’ya üye ülkeler batı ittifakının zarar görmemesine dikkat etmişlerdir.

Bu dönemde NATO için tek olumsuz gelişme ise NATO’nun Türkiye’nin Kıbrıs Harekatı’nı önleyememesi sebebiyle; NATO’nun askeri kanadından Yunanistan’ın ayrılması olmuştur. Yunanistan NATO’nun askeri kanadına Türkiye’nin vetosunu kaldırmasıyla ancak 1980 yılında dönebilmiştir. Yunanistan’da 1981 yılında iktidara gelen Papandreou; Kıbrıs sorununu, Türk-Yunan ilişkileri ve NATO çerçevesinden çıkartma politikasına gitmiştir.

fwef(1).jpg


Türkiye’nin 1974 yılındaki Kıbrıs çıkarması Batı’da kaygı ve tepkilere sebebiyet vermiştir. Yaşanılan korkulardan birisi Türk-Yunan savaşı olurken, diğeri de Türkiye’nin adanın tamamına sahip olma ihtimali olmuştur. Her iki ülkeyi de savaş konusunda uyarmaya çalışan Amerika, çıkarları açısından baktığında Türkiye’ye daha olumsuz bir şekilde yaklaşmıştır. Afyon konusundan duyduğu rahatsızlık Kıbrıs sorunu ile de birleşince Türkiye’yi cezalandırmak için ambargo sürecini başlatmıştır. Amerikan kamuoyunda ve Kongre’de, bunların yanı sıra Temsilciler Meclisi’nde de Türkiye’ye karşı bir tutum içerisine girilmiştir.

Türkiye, yürürlükte olan Garanti anlaşmasının 4. maddesi çerçevesinde harekete geçmiş ve 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirerek soykırıma müdahale etmiştir. Bu durum Türkiye’nin defalarca yaptığı uyarının yanıtsız kalması sonucunda oluşmuştur.

grgr.jpg


Gerçekleştirilen Barış Harekatı, yalnızca adadaki Kıbrıs Türklerine değil, Kıbrıs Rumlarına da barış ve huzuru getirmiştir. Yunan askerleri tarafından uygulanan katliam sonlandırılmıştır. Burada uygulanmak istenen Enosis düşüncesine engel olunmuştur.

Bize ise o günlerden hatıra kalan Ecevit’in Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından söylediği şu sözler olmuştur:

“Biz Demirellerden, Türkeşlerden milliyetçilik dersi almayız.
Sevgili kardeşlerim;
Biz milliyetçiliği; sokak duvarlarına değil,
Kıbrısın topraklarına,
Egenin deniz yataklarına yazmışız,
Biz milliyetçiliği batı anadolunun haşhaş tarlasına yazmışız”
 
Üst Alt