Muhalif Analiz / Oğuz Büber
Bugünün ekonomik koşullarında farklı sektörlere yönelik olarak teşvik ve iyileştirmeler uygulanıyor. Ancak Eczacılık sektörü 13 yıldır revize edilmeyen ilaç fiyat kararnamesindeki güncellemeye muhtaç. Eczacıların bu konuda bir talebi bulunuyor. Ancak artık bu talep olmaktan çıkmış ve bir zorunluluk halini almış durumda. Çünkü mevcut ekonomik koşullarda eczanelerin ayakta kalma olanağı bulunmuyor. Durumun sürdürülebilir bir tarafı da görünürde yok.
Hastaların ilaca ulaşmasındaki sorunların giderilmesi için yılda sadece bir defa kur güncellemesinin yapılması yeterli olmuyor. Güncellemenin yılda en az 3 ya da 4 kez yapılması gerekiyor.
Bazı ilaç firmaları tarafından SGK’nın belirlediği kamu kurum iskontoları uygulamaları kısmen ya da tamamen kaldırılmış. Bu durumda da arada oluşan fiyat farkı hastalardan alınmakta ve hastalar mağdur duruma düşmektedir. Eğer kişilerin kronik hastalıkları bulunuyorsa da vatandaşın cebinden çıkan paralar oldukça yüksek tutarlara ulaşmaktadır. Vatandaşların fiyat farkı oluşturmayan ilaçlar tercih etmesi durumunda da, SGK’nın ödeme politikaları gereği her koşulda fiyat farkı ödemesine neden olmaktadır.
Kronik hastalıklarda kullanılan çok sayıda ilaçta dahi kamu kurum iskontosu yapmayan bazı ilaç firmaları, hayati önem taşıyan diyaliz ilaçlarında da halk sağlığını tehdit eden bu tutumlarına devam edeceklerini belirtmişlerdir. Problemin devam etmesi halinde ise, kronik böbrek yetmezliği bulunan hastaların cebinden bu ilaçlar için aylık 1000 TL’yi bulan fiyat farkları çıkacaktır. Oluşan bu durum hastalar için ağır yük oluşturmaktadır.
Konunun asıl muhatapları SGK ve ilaç firmaları olmasına karşın, oluşan problem eczacılar ve hastaları karşı karşıya bırakmaktadır. Çözüm ise SGK ve ilaç firmaları tarafından bulunmalı, hastaların mağduriyeti giderilmelidir.
Yılbaşından bugüne dek ilaç sektöründe; hammaddede yüzde 99, yardımcı maddede yüzde 118, enerjide yüzde 122,6, taşımacılıkta yüzde 228, ambalaj malzemelerinde ise yüzde 103 oranında maliyet artışı gerçekleşti.
İlaçlar için son fiyat düzenlemesi ise Şubat ayında gerçekleştirildi. Kurdaki düzenlemeyle yüzde 37.4 fiyat artışı yapıldı. Sonrasında gerçekleştirilen düzenlemeler yeterli olmamakla beraber bazı ilaçların piyasada bulunamaması sıkıntısı da ortaya çıktı. Yakın zamanda 508 ilaçta yeniden bir fiyat düzenlemesi yapıldı.
Normalde enflasyonist bir durum yokken, dövizde anormal artış yokken mevcut fiyatlandırma politikası ilaç sanayiinin alışmış olduğu ve devam eden bir sistemdi. Şu anki şartlar çok farklı seyrediyor. Bir önceki döviz ve enflasyon ortamına göre hazırlanmış bir kararnameyle firmaların buna bire bir uyum sağlayıp ilaçları tedarik edebilmeleri pek mümkün gözükmüyor.
Şu anki ekonomik sürecin bir karşılığı bulunmuyor. Araştırmalara göre; Türkiye’deki eczanelerin yarısından fazlası mesleğini 1 lira kazanmadan icra etmek durumunda kalıyor. Eczanelerin yarısından biraz daha fazlası 1 lira dahi kazanmadan hayatına devam etmeye çalışıyor. Eczanelerin yüzde 55’inin bir kredisi, yüzde 37’sinin ise iki kredisi birden bulunuyor. Türkiye’de önemli bir istihdam olanağı yaratan eczacıların artık bu yükü taşıyacak durumu kalmamış gözüküyor.
Muhalif. yazarı İnanç Uysal'ın bugünkü Temel ihtiyaç tehlikesi 2 adlı makalesinde dile getirdiği gibi, tüm bu göstergeler iki sonuca varıyor: "Birisi ilaç fiyatlarının yükselmesi, ikincisi ise ilaç bulmanın gittikçe zorlaşması."
Bugünün ekonomik koşullarında farklı sektörlere yönelik olarak teşvik ve iyileştirmeler uygulanıyor. Ancak Eczacılık sektörü 13 yıldır revize edilmeyen ilaç fiyat kararnamesindeki güncellemeye muhtaç. Eczacıların bu konuda bir talebi bulunuyor. Ancak artık bu talep olmaktan çıkmış ve bir zorunluluk halini almış durumda. Çünkü mevcut ekonomik koşullarda eczanelerin ayakta kalma olanağı bulunmuyor. Durumun sürdürülebilir bir tarafı da görünürde yok.
Hastaların ilaca ulaşmasındaki sorunların giderilmesi için yılda sadece bir defa kur güncellemesinin yapılması yeterli olmuyor. Güncellemenin yılda en az 3 ya da 4 kez yapılması gerekiyor.
Bazı ilaç firmaları tarafından SGK’nın belirlediği kamu kurum iskontoları uygulamaları kısmen ya da tamamen kaldırılmış. Bu durumda da arada oluşan fiyat farkı hastalardan alınmakta ve hastalar mağdur duruma düşmektedir. Eğer kişilerin kronik hastalıkları bulunuyorsa da vatandaşın cebinden çıkan paralar oldukça yüksek tutarlara ulaşmaktadır. Vatandaşların fiyat farkı oluşturmayan ilaçlar tercih etmesi durumunda da, SGK’nın ödeme politikaları gereği her koşulda fiyat farkı ödemesine neden olmaktadır.
Kronik hastalıklarda kullanılan çok sayıda ilaçta dahi kamu kurum iskontosu yapmayan bazı ilaç firmaları, hayati önem taşıyan diyaliz ilaçlarında da halk sağlığını tehdit eden bu tutumlarına devam edeceklerini belirtmişlerdir. Problemin devam etmesi halinde ise, kronik böbrek yetmezliği bulunan hastaların cebinden bu ilaçlar için aylık 1000 TL’yi bulan fiyat farkları çıkacaktır. Oluşan bu durum hastalar için ağır yük oluşturmaktadır.
Konunun asıl muhatapları SGK ve ilaç firmaları olmasına karşın, oluşan problem eczacılar ve hastaları karşı karşıya bırakmaktadır. Çözüm ise SGK ve ilaç firmaları tarafından bulunmalı, hastaların mağduriyeti giderilmelidir.
Yılbaşından bugüne dek ilaç sektöründe; hammaddede yüzde 99, yardımcı maddede yüzde 118, enerjide yüzde 122,6, taşımacılıkta yüzde 228, ambalaj malzemelerinde ise yüzde 103 oranında maliyet artışı gerçekleşti.
İlaçlar için son fiyat düzenlemesi ise Şubat ayında gerçekleştirildi. Kurdaki düzenlemeyle yüzde 37.4 fiyat artışı yapıldı. Sonrasında gerçekleştirilen düzenlemeler yeterli olmamakla beraber bazı ilaçların piyasada bulunamaması sıkıntısı da ortaya çıktı. Yakın zamanda 508 ilaçta yeniden bir fiyat düzenlemesi yapıldı.
Normalde enflasyonist bir durum yokken, dövizde anormal artış yokken mevcut fiyatlandırma politikası ilaç sanayiinin alışmış olduğu ve devam eden bir sistemdi. Şu anki şartlar çok farklı seyrediyor. Bir önceki döviz ve enflasyon ortamına göre hazırlanmış bir kararnameyle firmaların buna bire bir uyum sağlayıp ilaçları tedarik edebilmeleri pek mümkün gözükmüyor.
Şu anki ekonomik sürecin bir karşılığı bulunmuyor. Araştırmalara göre; Türkiye’deki eczanelerin yarısından fazlası mesleğini 1 lira kazanmadan icra etmek durumunda kalıyor. Eczanelerin yarısından biraz daha fazlası 1 lira dahi kazanmadan hayatına devam etmeye çalışıyor. Eczanelerin yüzde 55’inin bir kredisi, yüzde 37’sinin ise iki kredisi birden bulunuyor. Türkiye’de önemli bir istihdam olanağı yaratan eczacıların artık bu yükü taşıyacak durumu kalmamış gözüküyor.
Muhalif. yazarı İnanç Uysal'ın bugünkü Temel ihtiyaç tehlikesi 2 adlı makalesinde dile getirdiği gibi, tüm bu göstergeler iki sonuca varıyor: "Birisi ilaç fiyatlarının yükselmesi, ikincisi ise ilaç bulmanın gittikçe zorlaşması."